Tülay Hatimoğulları: “Bu otoriter rejime en büyük cevabımız bu yerel seçimlerde olacak”
HEDEP Eşbaşkanı Tülay Hatimoğulları, “Bu ülkede seçme ve seçilme hakkı çok erken elde edildi. Bunun gerisine düşen bu otoriter rejime en büyük cevabımız bu yerel seçimlerde olacaktır. Belediyeleri sadece kapalı kapılar ardındaki yönetim olarak görenler, bunları sadece belediye binası olarak görenler ve “Odalardaki işi işin sadece bir parçası zannedenler bilmelidir ki halkın kendi kendini yönetme şekli aslında doğrudan doğruya” şeklindedir. halkın doğrudan yaşam alanlarında, mahallelerinde, şehirlerinde, şehirlerinde kendi kendine örgütlenmesidir” dedi.
HEDEP Eşbaşkanı Tülay Hatimoğulları, Ankara’da düzenlenen Kadın Meclisi toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Hatimoğulları şunları söyledi:
” KADINLARA VE ÇOCUKLARA YÖNELİK SALDIRILAR İNSANLIK SUÇUDUR: Bu anlamda kongremiz umudumuzu ve kararlılığımızı güçlendiren bu tarihi bilgi ve mücadele tecrübeleriyle önümüzü açacaktır. Bu umutla, coşkuyla, kararlılıkla, tarih bilinciyle, bilgi birikimiyle geleceğimizin çok daha parlak olacağının bilincindeyiz. Maalesef kongremizin hazırlıklarını yaparken ve kongremizi gerçekleştirirken; İsrail Filistin’in işgali başka bir boyuta ulaştı, savaş ise bambaşka bir boyuta ulaştı. Bugün İsrail Gazze’nin küçük bir bölgede yaşayan 2 milyon insanı açık hava hapishanesine çevirdiğini gördük. Gazze’ye yönelik saldırıları kabul etmek mümkün değil. Bu savaşta kadınların ruhları ve bedenleri parçalanıyor. Aslında bu savaşta kadın bedeninin nasıl teşhir edildiğini, nasıl bir politika izlendiğini hepimiz gördük. Ne yazık ki tarih boyunca kadın bedeni, kadına yönelik sistematik tecavüz ve savaşta yöntem olarak kullanılmıştır. Çünkü kadın bedenine saldırı ve tecavüz, sistematik tecavüz savaşlarında eş zamanlı olarak ait olduğu insanları aşağılamanın ve o toprak ve coğrafya üzerinde iktidar kurmanın bir yolu olarak kullanılmaya devam etti. Maalesef aynı durum şu anda da devam ediyor. Hatırlarsınız, 21. yüzyılda IŞİD’in bölgeye yönelik saldırılarında kadınların, özellikle de Ezidi kadınların nasıl alınıp satıldığına, köle pazarı gibi pazarlandığına şahit olmuştuk. Kadınları ve çocukları hedef alan her türlü saldırı, hangi taraftan olursa olsun, savaş suçudur ve insanlığa karşı suçtur. Bunu kabul edemeyiz. Filistin’in bombalandığı 1 Ekim’den sonraki dönemi dikkate aldığımızda, ” İsrail Türk hükümeti, Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı bu konuşmayı yaparken aynı zamanda Rojava da bombalanıyordu. Rojava’da enerji santralleri, hastaneler, akaryakıt istasyonları, okullar yani tüm sivil alanlar bombalanıyordu. 5 milyon kişi hedef alındı. saldırılarda.
İSRAİL FİLİSTİN SALDIRILARINI ACİL DURDURMALI: İsrail, Mısır’ın Sina Yarımadası’na kabul etmemesi halinde Gazze’de yaşayan Filistinlileri Negev çöllerine sürmek istiyor. Ama unutmayın, Türkiye’deki hükümet buna karşı çıkarken aynısını Afrin’de de yaptı. Afrin’e kara operasyonu yaparak Kürt halkını ve Afrin’de yaşayan diğer insanları Afrin’den sürerek orada büyük bir demografik değişim çalışması yaptılar. Şimdi bu projeyi Rojava geneline yaymak istiyorlar. Bunu kabul edemeyiz. Ortadoğu’da kaynayan iki temel yara var. Biri Kürt sorunu, diğeri Filistin sorunu. Bu iki sorun çözülmediği sürece ve bu iki sorun ulus-devlet anlayışı dışında demokratik bir ortamda, demokratik konfederal bir yönetimle çözülmediği sürece ne yazık ki bölge ayakta kalamayacak. rahat nefes alabilmek için. Halkın Eşitlik ve Demokrasi Partisi Kadın Meclisi olarak çağrımızı daha yüksek sesle yapıyoruz: İsrail, Filistin’e yönelik saldırılarını acilen durdurmalıdır. Türkiye’de hükümetin talimatıyla Rojava topraklarına yönelik baskınların derhal durdurulması gerekiyor. Türkiye’nin tüm silahlı unsurlarının derhal Suriye’den çekilmesi gerekmektedir. Özellikle Türkiye’de Kürt sorununun çözümünün anahtarı barışçıl ve demokratik sistemlerde bulunmalı ve Kürdistan’daki Kürt halkının barış, adalet, eşitlik ve kardeşlik içinde yaşayabileceği bir süreci inşa etmeliyiz ki bu da anayasaldır. garantilidir. Hep birlikte daha çok Kürt halkının ve mazlum Filistin halkının yanında yer alalım. En temel davetimiz Ortadoğu başta olmak üzere tüm dünya kadınlarınadır. Sınırları aşarak, el ele vererek barış operasyonunu enternasyonalist bir çizgide birlikte inşa edebiliriz. Başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyanın buna çok acil ihtiyacı var. Biz kadınlar hep birlikte dayanışma ve çabayla akan kanı durdurabiliriz.
KADINLAR BİRLİKTE ORTADOĞU SOKAKLARINI HER ZAMAN FUARA DÖNÜŞTÜREBİLİR: Türk kadınları ve Kürt kadın hareketi ile el ele vererek barış çabasının önünü açmamız gereken bir dönemden geçtiğimizi belirtiyorum. Ud, erbane, saz, zılgıs ve barış şarkılarımızla Ortadoğu sokaklarını hep birlikte panayıra çevirebiliriz. Bunu fazlasıyla hak ettiğimizi düşünüyorum.
KADININ İRADESİNE SAYYI sen MADDE İSİMLERİ: Türkiye’de iktidar kadınlara savaştan daha büyük felaketler yaşatmaya devam ediyor. Kadınların hayat güvencesini sağlayan ve kadına yönelik şiddetle mücadelede çok önemli olan İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçtiler. Eşbaşkanlığı ve eşit temsili hata sayıp kadınların iradesine kayyum atadılar. Özellikle Mayıs seçimlerinden sonra kültürel ve ideolojik hegemonyasını kurma yolunda daha kararlı adımlar atan bu otoriter ve faşist rejim, kadınların günlük yaşamlarına müdahalede geri adım atmadığı gibi daha da ileri gidiyor. Kadınların yaşam tarzlarına, giyim tarzlarına, yaşam tarzlarına, kaç çocuk sahibi olacaklarına müdahale ediliyor. Ne yazık ki bu rejim, tıpkı Hitler’in Almanya’da yaptığı gibi, zulmünü artık bu şekilde yürütüyor.
MİLYONLARCA KADIN VE ÇOCUĞUN DOLAR HAKLARINA ASLA HOŞ GÖRMEYECEĞİZ: Cinsiyet eşitsizliğini derinleştirenler şimdi de kadınların nafaka hakkına göz dikiyor. Nafaka meselesinin asıl mağduru erkekmiş gibi göstermeye çalışıyorlar. Nafaka konusunda asıl mağdurun kadınlar ve çocuklar olduğu ortaya çıktı. Milyonlarca kadın ve çocuğun haklarının gasp edilmesine asla göz yummayacağız. Nafakaya saldırmak demek; Şiddete maruz kalan kadınların boşanmasını zorlaştırmak, kadınları şiddet ortamına terk etmek demektir. Kadın katliamlarının yasallaşması, aile içi şiddet sarmalının daha da büyümesi anlamına geliyor. Hanımın ismini görmezden gelen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı temsilcisi Sayın Bakan’a buradan sesleniyorum; Göreviniz kadınların kazanılmış haklarına göz dikmek değil. Bu hakları korumak ve güçlendirmek. Kadına yönelik şiddet ve katliamları önleyecek yasal düzenlemeleri yapmak ve uygulamak. Misyonunuz, kadınların şiddet ve sömürüden arınmış bir toplumda, başlarına herhangi bir şey gelmesinden endişe duymadan yaşamlarını sürdürebilmelerini garanti eden yasal bir temel sağlamaktır. Şu anda ne yapmaya çalıştığınız ortaya çıkıyor; Medeni Kanun’da resmi olarak var olan kadınların kazanılmış haklarını birer birer elinden almaya çalışıyorsunuz, buna asla izin vermeyeceğiz. Bakın sadece 2023 yılının son 9 ayında 323 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Bu katliamların sorumluluğu onların omuzlarındadır. Bu teklif derhal geri çekilmelidir. TBMM’nin nafaka hakkının sınırlandırılmasına ilişkin böyle bir tartışmayı gündemine almaması gerekiyor.
ZİNCİRLERE BAYILMAMIZ GEREKLİ DEĞİL: Ülkemizde derinleşen ekonomik krizin, açlığın, yoksulluğun ve yüksek hayat pahalılığının acısını maalesef biz kadınlar çekiyoruz. Evde kaynamayan tencerenin hesabını soruyoruz. Okula giden bir çocuğun beslenme çantasına bir somun ekmeği, bir paket sütü koyamadığımız zaman sorumlu tutuluyoruz. Yoksulluğun bedelini aç kalarak, çocuklarımızın açlıktan ölmesini izleyerek, perişan hissederek ödememiz yetmezmiş gibi, evde gördüğümüz şiddet de katlanarak artıyor. Eğer beslenemiyorsak, barınamıyorsak zenginlere kayıran bu rejimden ve bu sistemin kendisindendir. Bu sarmal, cinsiyet rollerini bize dayatan erkek egemen sermaye sisteminin de katılımıyla ortaya çıkıyor. Evde bakım, hasta bakımı ve ev işleri boynumuza asılan zincirlerdir. Cinsiyet rolleri gereği bu zincirlere boyun eğmek zorunda değiliz. Görünen ve görünmeyen emek sanıldığı kadar sessiz kalmayacaktır. Konutlardan, fabrikalardan, atölyelerden, tarlalardan, bahçelerden ’emeğimi koruyorum’ seslerinin yükseleceği bir dönemden geçiyoruz.
BU OTORİTER REJİME EN BÜYÜK CEVAPIMIZ BU YEREL SEÇİMLERDE OLACAK: Hepinizin bildiği gibi ülkenin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engellerden biri yerelde güçlenen yerel yönetimlerin olmayışıdır. Şu anda geldiğimiz nokta öyle ki, 2016 yılında başlayan kayyum uygulamaları, bırakın mevcut yerel yönetimlerin normal işleyişini, başta Kürt halkının ve kadınların olmak üzere yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldırmıştır. Yani diyorlar ki; Size kayyum atayarak, siz kendinizi yönetemezsiniz, seçilmişlerin yerine atanmışlar yönetecek diyorlar. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu ülkede seçme ve seçilme hakkı çok erken elde edilmiştir. Geriye düşen bu otoriter rejime en büyük cevabımız bu yerel seçimlerde olacaktır. Belediyeleri sadece kapalı kapılar ardındaki bir idare olarak algılayanlar, onları sadece belediye binası olarak gören ve onların o odalardaki iş kısmından oluştuğunu düşünenler şunu bilmelidir; Halkın kendi kendini yönetme şekli aslında halkın doğrudan öz örgütlenmesi ve kendi yaşam alanlarında, mahallelerinde, şehirlerinde, kentlerinde. İhraç edilen belediye başkanlarımız ve meclis üyelerimiz bugüne kadar hep bu görev bilinciyle çalışmalarını sürdürdüler.
BİRLİKTE YÖNETMEK İSTİYORUZ: Bize sorulan en temel sorulardan biri HEDEP olarak yerel seçimlerde ne yapacaksınız, nasıl bir strateji izleyeceksiniz. Bu konuda esasen temel prensiplerimiz var. Bu unsurların ışığında yer alacağız. En önemlisi belediyelerimizi kayyımların elinden geri alacağız. Belediyelerimize yeni belediyeler ekleyeceğiz ve Türkiye geneline dair yerel bilgiler sunacağız. oy 2019 yılında stratejimize devam edip etmeyeceğimiz sorusuna verebileceğimiz en temel cevap, sadece zarara uğratma odaklı bir politikanın şu an için bize yetmeyeceğidir. Birlikte yönetmeyi hedefliyoruz. Ne olursa olsun sadece birinin kaybetmesini sağlamak üzerine kurguladığımız 2019 stratejimiz gerçek olsa da bunu daha detaylı ele almayı planlıyoruz. Bu nedenle kadın atölyelerimiz Amed, Mardin, Van ve İstanbul’da gerçekleştirilecek. Bu çalıştaylarda nasıl bir yerel yönetim modeli ve nasıl bir strateji izleyeceğimize hanımlarla birlikte karar vereceğiz. “Bu çalıştayların ardından düzenleyeceğimiz konferansta temel stratejimizi belirleyip kamuoyuna gerekli bilgileri sunacağız.”